Müzik hayvanı

İstanbul’dan bağımsız çağdaş müzik

Sosyal medyanın dolaysız olanaklarıyla, başka türlü bir müziğin açtığı kapıdan girelim: Müzik Hayvanı, İstanbul’dan çağdaş ve avangard müziğin sesini iletiyor.

Müzik Hayvanı’nın web sayfasına bakarsanız, orada sizi müzik halinin ne olduğuna dair bir manifesto karşılıyor. Manifestodan şu soru önemli örneğin: “Akıl, oluşturması gerektiğini düşündüğü müziği nelere göre budamaktadır? Bu budama esnasında ne gibi güzellikleri ortadan kaldırır?”

2010 sonunda kurulan Müzik Hayvanı, çağdaş ve avangard müzik dinleyen/yapan bir grubun ürettiklerini ya da dinlediklerini paylaştıkları bir alan olarak tasarlanmış. Bir süre sonra adıyla müsemma bu oluşum bağımsız bir plak şirketine dönüşmüş. Plak şirketi deyince aklınıza endüstriyel müzik sistemi içinde bir oluşum gelmesin. Müzik hayvanı, çağdaş ve avangard müzisyenlerin çalışmalarını, internet üzerinden ücretsiz olarak dinleyicisiyle paylaşıyor.

Yayınlanan ilk çalışma, İlhan Berk’in  “Şifalı Otlar Kitabı” çalışmasını referans sayan Eray Düzgünsoy imzalı “Şifalı Otlar için Postlüdler”; o çalışmadan bu güne değin 12 albüm yayınlanmış.

“Müzik Hayvanı” plak şirketinin kurucularından Eray Düzgünsoy’yla konuştuk. İlk sorumumuz, Müzik hayvanı neyle beslenir oldu.

“Ortaya çıkacak eserlerin paylaşıma sokulması kısmında nasıl bir yol izleyeceğimizi müzik hayvanı kendi ismiyle vermişti bize. Müzikle uğraşmanın, belirli bir noktadan sonra insani bir tarafının kalmadığı, hayvani içgüdülerle de süregeldiğini birçok konserden görüyorduk. İsim ve tavır bununla alakalı. Bir yandan da Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “İçimdeki Şiir Hayvanı”ndan etkilenmiş bir yanı var bizim oluşumun.

İçgüdülerin öne çıktığı bu alanda bestecinin nasıl bir rolü var?

Müziği dinlerken, özellikle belirli bir noktasında, o anda dinleyen insanlar müzisyenin o standard bestenin ötesine geçip, hatta o mekanın da ötesine geçip, kendisini aradan çıkarıp dinleyenle müziği baş başa bıraktığını hissedebilir bazen. Bu canlı performanslarda daha da belirgin olur. “Abi koptu” der mesela. Bütün bunların insani vaziyetten ayrı duran bir yeri var. Müzik hayvanı böyle bir şey bizce. Bir nevi hayvanlaşma. Sadece müziğin dönüşümünün hissedildiği bir alan.

Müzik Hayvanı’nın albüm seçkisinde neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

Çağdaş ve avangard müzikle ilgilenen çok insan var ve plak şirketleriyle temasları yok. Bazıları tercihleri dolayısıyla, bazıları yaptıkları işler dolayısıyla temasa geçemiyorlar. Türkiye’de böyle bir mecra yok, her plak şirketi çağdaş müzikle ilgilenmiyor.

Kayıtlarımızın çoğu 20 dakikalık albüm formatıyla yayınlıyoruz. Çünkü artık 2012’de, eski tabirle söyleyeyim, 45’lik bir kaset bile uzun. 3 parça tamamdır, hele böyle müzikler için… O yüzden plak şirketinden bağımsız olması, ücretsiz dağıtıyor olmamız, ayrıca internetten indirilebiliyor olması, özellikle günceli takip edenler için cazip. Görsellik açısından, besteciyle devamlı iletişim halindeyiz. Albüm kapağında mümkünse onun çekmiş olduğu fotoğrafları kullanıyoruz. Böylece disiplinler arası bir hale dönüştürmeye de çalışıyoruz.

Müziğin disiplinler arası oluşumuna ilginç bir örnek, Müzik Hayvanı’nın kataloğunda bulunan, Serdar Kökçeoğlu’nun “Elektronik Film Yönetmenleri Sözlüğü” albümü. Yönetmen Kökçeoğlu, albümde Cronenberg, Jodorowsky ve Parajanov gibi sinema üstatlarının izini sesle sürüyor. Aşağıda dinleyeceğiniz parça da albümden, ismi “Luis Bunuel” :

Eray Düzgünsoy, albümü şöyle anlatıyor:

“Radikal’den de tanınan köşe yazarı ve yönetmen Serdar Kökçeoğlu’nun 10 dakikalık bu albümü bir yönetmenin gözünden yönetmenleri anlatıyor. Kendisi bu işi teklif ettiğinde ‘ben müzisyen değilim besteci de değilim. Sadece müziği çok seven ve dinleyen, filmle uğraşan biriyim. Dolayısıyla bu bestelerin bir bestecinin oluşturduğu yapıtlardan başka bir tarafta durduğunu görüp buna göre değerlendirirseniz çok iyi olur ‘ dediği zaman bir kapı açıldı benim için. Çünkü biz hep bestecilerden dinledik besteleri, sanki müzikal sözcüler sadece onlarmış gibi. Böyle bir şey yok. Bir yönetmenin gözünden, seslerle yönetmenlerin izini takip etmesi çok merak uyandırıcı oldu.”

Plak şirketinden çıkan bir başka albüm, klasik müzik dehası Franz Liszt’in 200. doğum yılında, Müzik Hayvanı’nın kendi dilinde selamı niteliğinde. Stefan Fricke’nin “Liszten” çalışması, bir audio performans/oto performans. Berlin’de bulunan iki Lizst caddesi arasında gezinen bir otomobildesiniz. Arabanın içindeki GPS aletinden, bu hiç değişmeyen güzergahın tarifini alıyoruz, radyoda ise bu yol boyunca Lizst çalıyor. 38 dakikalık işitsel performansın giriş bölümünden bir örnek:

Müzik Hayvanı klasik müzik ve çağdaş müziğin bir araya geldiği yeni bir albümün hazırlığında şu an. Altı müzisyenin Beethoven’ın bestelerini yapıbozumuna uğratacağı çalışma yakında çıkacak. Plak şirketinde, Tolga Tüzün, Alper Maral ve Ömer Sarıgedik gibi İstanbul’da çağdaş müziğin tanınan isimlerinin de albümlerinin yayınlanmış olduğunu not düşelim.

muzikhayvani.com sitesinden download edilebilen tüm bu albümlerin yanında, “ben elimde albüm tutmak isterim” diyenlerdenseniz eğer; bazı müzik dükkanlarına dağıtmak üzere albümleri 150 kopya kadar bastıklarını hatırlatalım. Hiçbir albümün sabit fiyatı yok, aslında bir fiyatı yok.

(Visited 235 times, 1 visits today)

Leave a Reply